MEHMET KORKUTATA -KONUK YAZAR


GEÇİP GİDEN ÖMÜR, BİZ ZAMAN ZANNETTİK!

GEÇİP GİDEN ÖMÜR, BİZ ZAMAN ZANNETTİK!


 

İnsan bazen elinde olanın kıymetini bilemiyor, bitmez dedikleri bitiyor, geçmez dedikleri geçiyor velhasıl giden ömür geri dönmüyor. Elimizde olan ne mi? Hiç tükenmez dediğimiz ömürden bahsediyorum. Sınırsızmış gibi harcadığımız vakitten, sayılı nefeslerimizden, 
Saniyelerden, dakikalardan, saatlerden, günlerden, haftalardan, aylardan ve o çook uzun sandığımız yıllardan ve bu ömür içinde yaptığımız, yapacağımız, yaşadığımız her şeyden bahsediyorum, yani giden ömürden!

Aslında farkında olmadan harcadığımız, boşa geçirdiğimiz o kadar çok vakit var ki, boşa harcanan vakitler içinde değerlendirmediğimiz, kaçırdığımız o kadar çok fırsatlar, imkânlar var ki,
en başta sevdiklerimizle daha çok vakit geçirmek, o nadide anları, unutulmaz hatıraları daha çok yaşamak, vakti boş şeylerle geçirmek yerine daha faydalı işlerle hemhal olmak, sonsuz olanı için biraz daha çaba sarfetmek. Ne yazık ki, gidenler geri gelmiyor. Kaybedilenlerin yeri dolmuyor. Kaçırılan fırsatların, günlerin, ayların, yılların yenisi gelmiyor, gelmez de!
Zamanın insan hayatında önemli bir yeri vardır. İnsan ömrünün esası zamandır. Çünkü insanın işleri, zaman içerisinde gerçekleşir. Geçen her an insanın ömrünü eksiltir ve ölümü hatırlatır. Ne var ki, insan çoğu kez geçen zamanı kazanç zanneder. Şüphesiz  zamanı iyi bilmek iyi kullanmak ve iyi değerlendirmek gerekir. Örneğin; sabahleyin tedbirsizlikten kaynaklanan bir gecikme bütün günü planlı geçirilmeyen bir gün ise, haftanın hatta ayın veya yılın çalışma takvimini etkileyebilir. 

Zaman Allah‘ın kullarına bahşettiği  en büyük lütuflarından biridir. Çünkü herşey zaman içerisinde değer kazanmakta ve yine zaman ile değerini yitirebilmektedir. Saf ve tertemiz yaratılan, eşrefi mahlukat olan insanoğlu bu zaman diliminde varoluş amacına uygun hareket ederek alâyi iliyyîn dediğimiz en üst mertebelere yükselebilmekte ya da yaratılış amacına uygun olmayacak davranışlarla esfele safilîn dediğimiz sefîhler derecesine yani aşağıların en aşağısına da inebilmektedir.
Bu dünyada bedenimiz dahil malımız mülkümüz ve evlatlarımızın bize bir emanet ve imtihan aracı olduğu anlayışı ile hareket ederek gününü gün etmek yerine “iki günü denk olan ziyandadır" kendimize ve ailemize ilke edinelim. Unutmayalım ki, boş ve faydasız geçen her anımız bir daha geri gelmeyecektir. Allah’a verilecek hesap sırasında kara bir leke olarak karşımıza çıkacaktır.
Sağlığımızı kaybettiğimiz zaman tekrar kazanabilmenin, önceki şekliyle tekrar elde edebilmenin en zor olduğu değerlerden birisidir. Ayrıca sağlığın korunması, İslam‘ın korunmasına ehemmiyet verdiği beş temel esastan biridir. Bir bakıma hastalıklara karşı tedbir almak ve sağlıklı yaşamaya gayret etmek de, dinî bir görevdir.

Peygamber efendimiz Hz. Muhammed (S.A.V)’ buyuruyor, “ey Allah‘ın kulları, tedavi olunuz, zira Allah ihtiyarlıktan başka dermansız bir dert vermemiştir” hadis'i şerifi hastalıklara karşı tedbirli olmanın gerekli oluşuna işaret etmektedir. Bu sebeble Peygamber  Efendimiz (S.A. V) diğer  bir hadîsi şerîflerinde ise “İki nimet vardır ki, insanların çoğu bu iki nimetin kıymetini bilme noktasında aldanmış ve hataya düşmüşlerdir. Bunlar sağlık ve zaman nimetidir" buyurmuşlardır. 

Yine başka bir hadîsi şerîflerinde ise; “İman dışında hiç kimseye sağlıktan daha hayırlı bir nimet verilmemiştir"  buyurarak  sağlığın imandan sonra gelen en büyük nimet olduğunu vurgulamıştır.
Sorumluluk sahibi ve şuurlu olarak yaratıldığımıza göre; Cenâb'ı Hakk'ın verdiği nimetlerden mutlaka hesaba çekileceğimizin bilinci içerisinde hareket ederek hesabını verebileceğimiz bir hayatı yaşama gayreti içerisinde olmalıyız. 

Yarının ne olacağı belli değil. İnsan yaşlandıkça beyin hücreleri yavaş yavaş zayıflamaya başlar. Bildiklerini unutur, eski gücü kalmaz ve elden ayaktan düşer. Yaparım dediklerini yapamaz olur. Hatırlarım dediklerini hatırlamaz olur. Yaşlılık bir yakaladı mı bırakmaz. Bel çöker, vücut direnci düşer. Hastalık baş gösterir, sağlık gider. Allah‘ın nehyettiği şeyleri yiyip içerek, sağlığımıza zarar vererek, nehyettiği şeylerle zamanımızı boşa geçirerek, dünya ve âhirette telâfisi mümkün olmayan sıkıntıların içerisine düşebileceğimizi asla unutmamamız gerekir.

Allah'ın rahmeti ve mağfireti hakka tabi olanların üzerine olsun İnşallah!

Sevgi ve muhabbetlerimle...
Mehmet KORKUTATA