MEHMET KORKUTATA -KONUK YAZAR


RAMAZAN,FİTRE VE ZEKÂT!

RAMAZAN,FİTRE VE ZEKÂT!


 
 
 "İslâm'ın beş temel şartlarından biri olan zekât, hicretin ikinci yılında Medine'de  farz kılınmıştır.
Zekât mal varlığı olan müslümanların  nisaba kavuşmuş mallarından miskinlere ve fakirlere verilecek belirli bir  paydır.
 
Zekât bir çok Ayet ve hadiste namaz ile birlikte zikredilmektedir.Bu da zekâtın dinimizdeki yerini ve namaz ile zekât arasındaki kuvvetli bağı göstermektedir."
Fitre ise; Ramazan bayramına kavuşan ve temel ihtiyaçlarının dışında belli bir miktar mala sahip olan müslümanların, kendisi ve bakmakla yükümlü oldukları kişiler için yerine getirmekle mükellef oldukları mali bir ibadettir. 
 
Namaz, oruç gibi bedeni ibadetler, Allah'ın ihsan ettiği hayat ve sıhhat gibi nimetlerin şükrüdür. "Zekât ve sadaka'i fıtır gibi mali ibadetler ise mal nimetinin şükrüdür. Zekât vermek muttaki ve muhsin mü'minlerin vasıflarındandır.
Kur'anı Kerim'de kurtuluşa erecek mü'min'lerin özellikleri sayılırken, onlar zekât verecek hale gelmek için çalışan ve gayret eden kimselerdir buyurulmaktadır." Yine diyer bir ayet-i Celile'de Yüce Allah "Namazı dosdoğru kılan, zekât'ı veren ve ahirete kesin olarak inanan mü'minler için bir hidayet rehberi ve bir müjdedir."
"Zekât geçici olan malı kalıcı yapmanın en güzel yoludur." Kişinin dünya'da elde ettiği malların tamamı ya harcanıp yok olacak,  yada "mirasçılarına" kalacaktır. Yalnız Allah yolunda harcadıkları zayi olmayacak, bu dünya da kalmayıp ebedi olacaktır. 
 
Sadaka'i fıtır ise; insan fıtratındaki "yardımlaşma ve dayanışmanın bir gereği olarak insan varlığının zekâtı kabul edilmiştir." Diyer taraftanda fitre, "yoksulların ihtiyaçlarının" giderilmesini ve bayram "neşesine" onların da ortak olmalarını  sağlar. Hadis"i şerif'te de işaret edildiği gibi ibadetler, gereğine inanılarak ve ihlasla yapılınca en zor anında "sahibinin imdadına" kavuşup ona bir çok hayır kapısını açar. Biliniz ki, istemeyerek "yapılan ibadetin" Allah katında hiç bir değeri yoktur.
 
Peygamber efendimiz (S.A.V.) İnsanoğlu "malım, malım" der durur. Halbuki senin malın, sadece yiyip tükettiğin veya giyip eskittiğin yada sadaka olarak verip kalıcı yaptığıdır buyurmuşlardır.
"Mal ve mülkün tek sahibi Cenab-ı Allah'tır." Bizler O'nun  emanet olarak lütfettiği malın ve mülkün geçici emanetçileriyiz. Şeytanın zekât verdiğimiz taktirde; fakir düşeceğimiz vesvesesine kapılmadan "zekât ve fitrelerimizi tam ve zamanında verelim." Yüce Rabbim'izin rızasını gözeterek ve yoksul kimselerin onurunu incitmeden yapacağımız yardımların ve sevaplarımızı çoğaltmasının yanında malımıza bereket ve yuvalarımıza huzur getireceğini unutmamamız  gerekir. Allah'ın rahmeti ve mağfireti hakka tabi olanların üzerine olsun İnşallah!
 
Sevgi ve  muhabbetlerimle...
Mehmet Korkutata