VEHBİ KORKUTATA -KONUK YAZAR

Tarih: 01.05.2022 10:45

RUSYA-FRANSA-ALMANYA İTTİFAKI!

Facebook Twitter Linked-in

 

Ahhh eskı güzel günler.. Eskiden böyle miydi dünya. Osmanlı imparatorluğu vardı, bir ucundan bir ucuna gitmeye kalksanız bu niyeti aldığınıza pişman olurdunuz. 7 iklim 3 kıta denmesini tekerleme zannetmeyin.. Tabii Osmanlı yalnız değildi; Fransa vardı koca bir imparatorluk olarak, İspanya vardı, Batı Roma vardı, Avusturya Macaristan vardı, Rusya vardı..Bunlar vardı da Lüksemburg yoktu mesela, ya da Romanya yoktu, Slovakya’nın ya da Slovenya’nın veya Ukrayna’nın isimlerini tarih kitaplarında bulmanız için bol zamanlı bir uğraş vermeniz gerekir. Son 300-350 sene öncesine kadar uluslar arası arenada dikkat çekecek bir işi yapmış İngiltere-Büyük Britanya diye bir devlet de yoktu. Batı Roma’nın karakolu olan, insanların 6 ayda bir yıkandığı bir coğrafyanın medeniyet olarak meydana çıkardıklarının ne olabileceğini varın siz tahmin edin. Avrupa’yı Avrupa yapan 3 lü saç ayağından Roma nizamı ve Yunan tefekküründen yoksun, Hıristiyan hassasiyetinden o yıllarda ne derece nasipli olduğunu bilemediğimiz İngiltere.

Son yüzyıla gelene kadar Avrupa imparatorluklarla yönetildi. Hatta bir ada devleti olan İngiltere’yi kenarda tutarsak ki buna hakkımız var, Avrupa, doğusunda Ortodoks, batısında Katolik olarak bölünmüş ve Müslümanların güneyinden ve doğusundan eklemlenmiş olduğu bir coğrafyadır, son yüzyıla kadar. İngilizler 16-17. Yüzyıllarda yani Hristiyanlığın doğuşundan itibaren 1500 yıl sonra peydahlanmış Protestan mezhebindendir. 1.600 lü yıllarda Yahudilerin ülkeye girişini yasaklayan kanunun iptalinden sonra önlenemez bir yükselişe geçmiştir. Bu yükseliş 1. Dünya Savaşı projesiyle ve arkasından 2. Dünya Tadilat Savaşı ile hem Müslümanları hem Katolikleri hem Ortodoksları mars ederek bugünkü zirve noktasına erişmiştir. 

 Bize Avrupa’daki laikliğin doğuşu olarak engizisyonlardan, bozulmuş kilise ve din adamlarından, cennet parsellerinin parayla satılmasından, rönesans ve reform hareketlerinin ne kadar anlamlı ve önemli olduğundan, 1789 Fransız İhitilali’nin çağ değiştirecek kadar ehemmiyetli bir şey olduğundan anlatıldı. İlkokul hocamın resmen beyin yıkama seansı edasında bunları anlatmasını ve bu golü yiyişimi bugün nasıl tüylerim diken diken olarak hatırlıyorum. Bize Avrupa’nın laik, demokrat, özgürlükçü, eşitlikçi filan olduğu öğretildi. "YALAN. KÜLLİYEN YALAN." Siz hiç Fransa’da laiklik öncesi Şeyhül Hristiyan gördünüz mü, ya da İspanya’da. Kilise ne yapmış da devlet iradesini yürütenler üzerinde tahakküm kurmuş. Hıristiyanlığın şeriatı bile yoktur. İncil iman ve ibadet ile ilgili hükümler içerir; Müslümanlık ve Yahudilikteki gibi muamelata dair hüküm yoktur. Avrupa, ırkçıdır, hemi de en alası ırkçıdır, kölelik bile köle çalıştırma maliyetlerinin işçi çalıştırma maliyetlerinden daha fazla olduğu anlaşılınca kaldırılmıştır. Laiklik, Protestanların Katolik ve Ortodokslar üzerinde tahakküm kurmak üzere geliştirdiği bir sistemdir. Demokrasi, imparatorlukları kıytırık devletlere dönüştürmenin, karar mekanizmalarını zayıflatmanın, idarecilerini kolayca bertaraf edebilme tehdidi ile atamanın rejimidir.

Girişi uzattık. Konumuz Fransa ve Almanya’nın bu savaşta sözleriyle Ukrayna’yı, yaptıklarıyla Rusya’yı şiddetle desteklemesi. Ukrayna’nın 2008 de NATO’ya üyeliğinin Fransa ve Almanya tarafından engellenmesi üzerine Putin, bu ülkeler için Avrupa’daki müttefiklerimiz ifadesini kullanmıştı. Bu ülkeler Ukrayna’ya hiçbir silah göndermedi. Hatta Almanların 5.000 miğfer göndereceğini açıklamasından sonra Ukrayna resmi ağızdan ‘'bundan sonraki yardımınız yastık filan olur’' diyerek onlarla dalga geçmişti. Alman Cumhurbaşkanının Ukrayna’ya gelmek istemesini Zelenkiy ‘'seni Ukrayna’da görmek istemiyorum’' deyip reddetti. 

Şimdi gündem Rusya-Ukrayna savaşı. 2 ayın sonunda baktık ki eski Sovyet etki alanındaki bütün ülkeler korkuyorlar hatta zangır zangır titriyorlar. Ruslar ise bu ülkeleri en nezaketten uzak ifadelerle fütursuzca tehdit ediyor. Aleksandr Dugin denilen bir Rus mütefekkir var. Putin’in bu adamdan çok etkilendiği söyleniyor. Kitapları Rus askeri mekteplerinde ders kitabı olarak okutuluyor. Adam eline almış dünya haritasını, 3 baltık ülkesini almalıyız, Ukrayna’ya çökmeliyiz, Polonya’yı Avusturya’yı, Çekya’yı filan Almanlara bırakmalıyız, Afrika’yı Fransa’ya itelemeliyiz türünden sonuçlara vardığı uzun uzun şeyler yazmış. Orta Asya ve Türkiye hakkında yazdıklarından filan bahsetmiyorum. Esasen bazen biz de yaparız. Suriye bizim, Libya bizim, Hicaz bizim, Romanya bizim filan diye. Ama bizdeki saik aleme nizam verme ülküsüdür. Yoksa Türkleştirelim, Türkçeyi beyinlerine kazıyalım, Müslümanlığı ciğerlerine zerkedelim filan diye düşünmeyiz. Onlar öyle düşünüyor. Putin diyor ki Rusya Cumhuriyetinde yaşayan herkes Rustur. Hadi buyurun. Gücü olsa herkes ortodokstur diyecek. Sıkıysa meclisten biri '‘Çeçen soykırımını tanıyalım’' desin. Adamı buharlaştırırlar.

Bu savaş aslında gözümüzün önünde olup da görmediğimiz bir sürü şeyi ayıktırdı bize. Ukrayna’da Rus-Ukrayna veya Rusya-NATO ya da Rusya-Amerika savaşı yaşanmıyor sadece. Bu savaş Amerika’nın var olma savaşı, dünya hakimiyetini elde tutma, Katolikleri gütmeye devam edebilme, Ortodoksları etki altına alma, diğer din mensuplarını tehdit yollu hegomonyasında tutabilme savaşıdır. Rusya, Almanya ve Fransa ile beraber Protestan-Evanjelik tahakkümünden kurtulma ve eski imparatorluklarını canlandırma savaşı veriyor ve Fransa ile Almanya’ya Protestan ABD ve İngiltere’yi kıtadan atmayı ve Avrupa’yı bölüşmeyi teklif ediyor. Savaşın sürdüğü hergün kazancına kazanç katan Türkiye de aslında bu niyetlerden beri değil. Sadece zaman doğru değil. Boşuna savunma sanayimiz 3 vardiya tam zamanlı çalışmıyor.

Şimdi bunları yazınca sizin Mars’ta hayat var deyip oradaki koyunların aslanları nasıl avladığını, kaplumbağaların balık tuttuğunu anlatmışım gibi uçuk kaçık şeylerden bahsettiğimi düşündüğünüze ihtimal veriyorum. Keşke öyle olsa ve ben de size masallar anlatabilsem. Kesinlikle zevkli olurdu. Ama NATO’nun beyin ölümü gerçekleşmiştir diyen Fransa’yı dikkate almanızı öneririm. Afrika’da 7 ülkede sömürge frangını işleten bu ülkenin kıtadaki varlığı tartışılıyor. Frankofon ülkelerin anglofon ülkelere göre çok geri kaldığı konuşuluyor kıtanın her yerinde. Çok değil 50 sene öncesine kadar kendi toprakları saydığı Cezayir’den tamamen çıkarıldı. Buraya bir not düşelim; Cezayirlileri silahlandıran ve Ukrayna’daki taktiğin aynısıyla Fransızları Cezayir’den atan Amerika’nın ta kendisidir. Almanya silahlanma için 100 milyar avro bütçe ayıracağını açıkladı. 4 tarafta savaş tehdidi içinde olan ülkemizin bütçesi bunun onda biri değil. Ruslara yapılan ambargoya sürekli ayak diriyor. Açıkçası küreselcilerin sırtına bindikleri Protestan-Evanjeliklerin doların rezerv para olarak varlığını devam ettirdiği, devletlerin küçültülerek karar mekanizmalarının felç edildiği, insanların ahlaksızlaştırılarak köle yapıldığı faize dayalı dünya düzenine, büyük imparatorlukların ve güçlü karar mekanizmalarının var olduğu düzeni tercih ederim.

Yıllık 6 trilyon dolar üretimi, 14 trilyon dolar tüketimi olan Amerika elbet birgün topu dikecekti. Son 15 senede dolar emisyonu 10 kat artmış. Yani matbaada basıp basıp dünyaya kaktırmışlar. Bu savaş onun için çok büyük bir fırsat. Ne nükleer silah ABD’nin umurunda ne Ukrayna’nın her gün yanıyor olması. Savaş devam etsin diye Ukrayna’ya 1 milyar dolar da verir 100 milyar da; işin neticesini göreceğini bilse ne yapar eder 1 trilyon dolar da verir.

Kavgalar, bilinçaltını, gizli niyetleri kabak gibi ortaya çıkarır. Bu kadar da olmaz dediğimiz her şey gün gün gerçekleşiyor. Önümüzdeki günlerde nükleer silah kullanımından 3. Dünya Savaşı’na kadar her şeyin ihtimal dahilinde tutulması gerektiğini düşünüyorum. 3. Dünya savaşı için kamuoyları hazırlanmadı, şartlar olgunlaşmadı ama bu savaşta çok büyük itibar kaybeden Rusya ve kuyruğu iyice sıkışan Amerika’dan her türlü çılgınlığı beklememek büyük gaflet olur. 

‘'Fitne ortadan kalkıp, din yalnız Allah’ın oluncaya kadar savaşın’' emrine kendini her daim muhatap kabul etmiş ceddin torunları zihinlerinde asla bitirmediği 1. Dünya Savaşı’nın tekrar alevlendiğini gördüğünde buna ne tepki vereceğini açıkçası çok merak ediyorum.

Sevgi ve Saygılarımla
Araştırmacı Gazeteci Yazar 
Vehbi Korkutata


Orjinal Köşe Yazısına Git
— KÖŞE YAZISI SONU —