Tarih: 14.04.2022 13:05

AHLAK MEKTEBİ RAMAZAN

Facebook Twitter Linked-in


    Ramazan mü’minin hayatına maddi-manevi, dünyevi-uhrevi, ferdi-ictimai çok büyük fırsatlar sunan bir aydır. Orucu, sahuru, teravihi, mukabelesi, zekat ve fitresiyle ramazan tam bir nefis terbiyesi, ahlak eğitimi veren bir mekteptir.
     Kendini tutmak anlamına gelen oruç dini bir kavram olarak; “Tan yerinin ağarmasından güneşin batmasına kadar, şer’an belirlenmiş bir ibadeti yerine getirmek niyetiyle yeme, içme ve cinsel ilişkiden uzak durmak” şeklinde tanımlanmıştır. Kur’anda orucun farziyetini ifade eden (Bakara-183.) ayetin son kısmında “umulur ki takvaya ulaşırsınız” buyrulmaktadır. Buradaki takva vurgusu orucun şer’i şartlarına uymanın yanında manevi faydalarının, batınî yönlerininde de göz ardı edilmemesi gerektiğini ortaya koymaktadır. Orucun kendini tutma, bazı davranışlardan uzak durma anlamı, takva kavramının da anlam alanı içerisinde yerini alır. Zaten takva kişinin dünya ve ahiretine zarar verecek şeylerden sakınması, haramlardan uzak durması, hatta şüpheli şeylere bile yaklaşmaması anlamına gelmektedir. İnsanı kemal yolculuğunda hedefe taşıyan önemli vasıtalardan, ahlak umdelerinden birinin de takva olduğu islam ahlak bilginleri tarafından ortaya konmuştur. Takva sorumluluk bilincidir. Rabbine, dinine, vatanına, milletine, ailesine, kendine ve bütün mahlukata karşı sorumluluk bilincidir.
     Ahlak, bütün dinlerin ve öğretilerin üzerinde durduğu, tabilerinin sahip olmasını istedikleri bir erdemdir. Hz. Peygamber; “İslam güzel ahlaktır”, “Ben güzel ahlakı tamamlamak üzere gönderildim”(Muvatta’, Hüsnü’l-Huluk, 8) hadisleri ile bu konunun İslam dininde de ne denli önemli olduğuna işaret etmiştir.
     İslam dininin ortaya koyduğu, itikat ibadet beşeri münsabet alanlarındaki bütün emir ve buyrukların amacı insanı dünya ve ahiret mutluluğuna ulaştırmak ve bu yolculukta kamil bir insan meydana getirmektir.
     Ahlakın pek çok tanımı yapılmıştır. Bu tanımlar genel olarak değerlendirildiğinde "Ahlâk, insanın kendisi dâhil, varlıkla ve insanlarla ilişkilerin de nasıl davranması ya da davranmaması gerektiğini gösteren değer yargıları bütünüdür" şeklinde ifade edilebilir.
     İmam Gazzali ise “ahlak, nefsde yerleşmiş olup kendisinden fiillerin, fikre ve düşünceye ihtiyaç duyulmadan, herhangi bir zorlama olmadan kolayca meydana geldiği bir hey’et (meleke) dir.” tanımı ile ahlakta davranışların sürekliliğine, insandan zorlama olmaksızın sadır olmasına ve karakterin bir parçası olması gerektiğine vurgu yapmıştır.
     Ramazan ve ahlak birbirine çok yakın, çok yakışan ve birbirini tamamlayan iki kavramdır. Ramazan mü’minin hayatına her açıdan çok şey katar ama en büyük katkıyı da ahlak alanında yapar, yapmalıdır. Yapmadığı taktirde eksik kalacağı Hz. Peygamber (sav) tarafından sıklıkla ifade edilmiştir. Bu hadislerden bir kaçını hatırlamak faydalı olacaktır.
     “Oruçlu bir kimse yalanı ve yalanla iş yapmayı terk etmezse, onun yemesini içmesini terk etmesine Allah’ın hiçbir ihtiyacı yoktur.” (Buhari, Savm, 8)
    “Oruç kalkandır. Biriniz bir gün oruç tutacak olursa kötü söz sarfetmesin, bağırıp çağırmasın. Birisi kendisine yakışıksız laf edecek veya kavga edecek olursa 'Ben oruçluyum!..' desin (ve ona bulaşmasın).” (Müslim, Sıyam 164)
Allah Resûlü bir gün: “Oruç, oruçluya yakışmayan şeylerle zedelenmedikçe (tutan için) bir kalkandır.” Buyurdu. Ashabı Kiram: “(Oruçlu) onu ne ile zedeler diye sorunca Resûlü Ekrem Efendimiz “Yalan ve gıybetle…” cevabını verdiler. (Nesai- Sıyam- 4)
    Burada bir kaçını zikrettiğimiz ve bunun gibi diğer hadisler dikkate alındığında, orucun sadece şer’i sınırlarına yani “yeme, içme, cinsi münasebetten sakınmakla” tamam olamayacağı, kendisinden beklenen faydayı sağlamada eksik kalacağı anlaşılmaktadır.
    Nitekim ünlü İslam düşünürü Gazâlî (ö. 505/1111), oruç ibadetinin bu yönüne işaretle nitelik bakımından oruç tutmayı üç bölüme ayırır: Bunlar; avamın orucu, havassın orucu ve hassü’l-havasın orucudur.Gazâlî’ye göre, avamın orucu, sadece mide ve nefsanî istekleri koruyanların; havassın orucu, nefsi, yeme-içme ve nefsanî isteklerden koruma ile birlikte, göz, kulak, dil, el ve ayak gibi organları haram olan şeyleri işlemekten korumak; hassü’l-havassın orucu ise, sadece, yukarıda sayılanlara değil, insanın gönlünü, Allah’ı ve âhirette hesap vermeyi unutturacak her türlü düşünceden de alıkoymak olarak tanımlamaktadır.
    Ahlaka kötü tesir eden kin, nefret, gadab, hased, kibir gibi duygular oruç ibadeti ile kontrol altına alınır. Oruç insanı nefsin kötü arzularından korur. Hz. Peygamberin gençleri evlenmeye teşvik etmesi evlenmeye imkan bulamayanlara ise oruç tutmayı tavsiye etmesi (ibn-i Mace, Nikah 1) bu yönüyle anlamlıdır. 
    Ramzan ayı mü'minin hayatına dört şeyi taşır:
    1- Orucu
    2- Kur'an'ı
    3- Fitre, zekat, sadaka ile infakı
    4- Affı (affetme bilinci ve affa ulaşma fırsatı)
     Ramazan mektebinin İlk dersi oruçtur.
    Oruç ibadetiyle ilgili genel ilkelerden bahsetmiştik. Bunların yanında oruçlu aç kalır, açlığın ne demek olduğunu anlar ve açlık çekenlere yardım etme bilinci kazanır. Oruç sabrın yarısıdır. Sabır güzel ahlakı besleyen hasletlerdendir. Sabretmeyi öğrenen müslüman ahlak yolculuğunda önemli bir mesafe katetmiş olur. İsraf kötü bir ahlaktır. Oruç nimetlerin kıymetini öğreterek israftan korur. Nefsi terbiye etmek suretiyle nefsin kötü arzularını frenlemeyi öğretir. Allaha karşı gelmekten sakınmayı (havfullah, haşyetullah) her daim ibadet bilinci içerisinde yaşamayı öğretir ki bu da güzel ahlakın temelidir. "Her hikmetin, (hayırlı işin) başı Allah korkusudur" hadisi de bu gerçeği ifade etmektedir.
     - Ramazan Mektebinin ikinci dersi Kur'andır. 
İslam inancına göre güzel ahlakın kaynağı Allahtır. Kur'an ise insanı, bütün mahlukatı yaratan Allah'ın kelamıdır. Doğruyu-yanlışı, iyiyi-kötüyü, hakkı-batılı öğretir. Dolayısıyla Allah her şeyin en doğrusunu ve bütün güzel ahlak ilkelerini Kur'anda bize beyan etmiştir. Ahlakını güzelleştirmek isteyen Kur'ana bakmalı ve güzel ahlakın yaşanmış şekli olan, yine Kur'anın ifadesiyle en güzel ahlakın sahibi, Hz. Peygamberin hayatını öğrenmeli ve onun ahlakını kendisine rehber edinmelidir. Ramazan ayı mü'minlerin Kur'anla olan bağlarını daha güçlü kılarak, onların hayatlarını ve ahlaklarını güzelleştirme fırsatları sunar.
    - Ramazan Mektebinin üçüncü dersi yardımlaşmadır. 
     Güzel ahlakın en önemli göstergelerinden biri de sahip olduklarını paylaşabilmedir. Bu davranış ancak yüce hedefleri arzulayan, sahip olduklarının kendisine bir emanet olarak verildiğine inanan kimselerin başarabileceği bir erdemdir. Elbette yardımlaşmak, muhtaç olanları gözetmek sadece Ramazan ayı ile sınırlandırılan bir ibadet değildir. Ancak  Ramazan zekat, fitre, sadaka gibi uygulamalarla, vermeyi öğreten ve bunu gönüllü, dünyevî hiç bir karşılık beklemeden, yalnızca Allah rızası için yapabilme bilinci kazandıran bir ay olarak değerlendirildiği için, müslümanlar arasında yardımlaşmanın zirveye çıktığı bir zaman dilimi olagelmiştir.
    - Ramazan mektebinin dördüncü dersi affetmedir.
    Hz. Peygamber "Kim, faziletine inanarak ve karşılığını Allah'tan bekleyerek ramazan orucunu tutarsa, geçmiş günahları bağışlanır." (Buhari, İman 28, Savm 6) buyurmaktadır. Yine Peygamber Efendimizden bu ayla ilgili; "Bu ay, evveli rahmet, ortası mağfiret, sonu cehennemden kurtuluş olan bir aydır" hadisi nakledilmiştir.(Ibn Huzeyme, Sahih, III., 191-192) Bu hadislerde kastedilen Yüce Allah'ın affına mazhar olma tavsiye ve müjdeleridir. Kur'anın ve Hz. Peygamberin af ile ilgili ortaya koyduğu genel ilkeler göz ününde bulundurulursa affa nail olma yolunun günahlardan dolayı tövbe ve istiğfarda bulunmakla birlikte, affadeci olmaktan geçtiği anlaşılır. "Allah, merhametli olanlara rahmetle muamele eder. Öyleyse, sizler yeryüzündekilere karşı merhametli olun ki, semâda bulunanlar da size rahmet etsinler." (Ebû Dâvûd, Edeb 58; Tirmizî, Birr 16) hadisi bu gerçeği ortaya koymaktadır.
     Ramazan ayı şefkat ve merhamet duygularını geliştirerek mü'minlerin kalbindeki affedicilik hasletinin güçlenmesini sağlar.
     Sonuç olarak Ramazan ayı müslümanlar için dünyevi ve uhrevi, maddi ve manevi büyük fırsatlar sunan, ahlak gelişimlerine önemli katkılarda bulunan müstesna bir zaman dilimidir. Ramazan ayı, kemale erdiren; kendini beğenme, kibir ve riyakârlık gibi çirkin huylardan uzaklaştırıp tevazu ve samimiyet kazandıran, düşünme ve nefis muhasebesi fırsatı verip tövbe, istiğfar, af ve mağfirete zemin hazırlayan bir rahmet iklimidir. Bu anlamda oruç, oruçluyu tutar, onu dizginler ve ona haddini bilmeyi öğretir. Haddini bilmek kadar büyük bir irfan olmaz. 
        Ayrıca bazı emniyet raporlarına göre, ramazan ayında ahlak masasına intikal eden her türlü suç oranında %80-90 düşüş yaşandığı görülür. Bu ayda, şeytanî güç ve şer odaklarının zarar ve tahribatının azaldığına işaret eden hadisleri de hatırladığımızda, Ramazan ayının müslümanların hayatında ne büyük değişimlere vesile olduğu daha net anlaşılacaktır. Önemli olan Ramazanda kazandığımız bu güzel hasletleri, ahlakî ilkeleri hayatımızın her anına yayabilmektir.
    Rabbim, Ramazan ayını her yönüyle en güzel şekilde yaşamayı, ahlakımızı güzelleştirmeyi, yardımlaşma ve affediciliği hayatımızın bir parçası kılabilmeyi ve kazandığımız güzellikleri ömür boyu devam ettirebilmeyi hepimize nasip etsin. Amin amin amin...




Orjinal Habere Git
— HABER SONU —