KARAMOLLAOĞLU: ”Zulme engel olabilmek için İslam alemi olarak bir araya gelmek mecburiyetindeyiz.”
Biz mutlaka bu zulmün karşısına çıkmak, bu zulmü önlemek mecburiyetindeyiz. Bu bizim üzerimize bir vecibedir. Bunu gerçekleştirmek için de temelde iki hususa özen göstermeliyiz. Zulme engel olabilmek için İslam alemi olarak bir araya gelmek mecburiyetindeyiz. Aramızdaki bütün ihtilafları bir kenara koyacağız. Birleşeceğiz ve bu zulmü mutlaka önleyeceğiz. Ama bir şart daha yerine gelmeden bizim bir araya gelmemiz yetmez. O da nedir; biz güç kazanacağız. Sanayide, teknolojide, savunma sanayinde, silahlarda, batıdan daha ileri bir noktaya geleceğiz ki onların zulmüne engel olabilelim.
Biz silahlanmayı zulmetmek için bir hedef olarak hiçbir zaman görmedik. Bütün dünyada ne zaman Müslümanlar bir bölgeyi fethetmişler, oranın yönetimini ele almışlar ise hiçbir zaman zulme başvurmamışlardır. O bölgedekilerin inançlarına müdahale etmemişlerdir. Hiçbir bölgede insanları zorla Müslüman yapma yoluna gitmemişlerdir. Neden? Çünkü bizim dinimiz buna müsaade etmiyor. Dinde zorlama yoktur inancına sahibiz. Bundan dolayıdır ki eğer orada Müslüman bir yönetim varsa tüm inanç sahipleri huzur içinde yaşamışlardır.
Onun için adalete çok büyük önem veririz. Adalet mülkün temelidir. Adalet olmadan huzur ve barış olmaz. Müslümanlar olarak adaletli davranırız, liyakat sahibi insanlara başvururuz, dürüst davranırız, mazluma zulüm etmeyiz. Bu bizim şiarımız, bu bizim inancımızın gereği, bu İstanbul’un Fethi’nde inancımızın temelini oluşturan prensiplerdir. Onun için Fatih Sultan Mehmet Han, İstanbul’u fethettiği zaman sadece fethin sembolü olarak karşılığını ödeyip Ayasofya’yı ibadethane olarak vakfetti. Hamd olsun Ayasofya bugün yeniden ibadete açıldı. Kudüs’ü de aynı şekilde yeniden fethedip, orada adaleti, insan haklarını, fikir, düşünce, inanç hürriyetini, güzel ahlakı tesis etmeden oradaki Müslümanlar huzur ve barışa hep hasret kalırlar. Bu bizim şu anda İstanbul’un fethi kadar önem verdiğimiz bir konu olarak her zaman gündemimizin baş maddesi olarak başvurulmalıdır. Bu bizim bir sorumluluğumuzdur.
Fatih, İstanbul’u fethederken nasıl her türlü çareye başvurmuşsa; öncelikle kısa bir sürede Rumeli Hisarı’nı inşa etmiş, gemileri karadan yürütmüş, surları dövecek topların imalatını gerçekleştirmiş ise şimdi biz benzer adımları atmak ile mükellefiz. Ayağa kalkacağız. Her birimiz kendi sahasında örnek bir insan haline gelecek ve biz dünyaya örnek bir Kudüs nasıl olmalıdır, onu göstereceğiz.”