Adam olan, ben insanım diyen, kendi gayret ve çabasıyla, alınteriyle kazanır.
Emekçi insan; kendisi, ailesi ve devleti için üreten, geliştiren her konuda faideli olan ve katkı sunandır.
Çünkü insanları kandırmak iblisin vasfıdır.
Müslümanlık ve mü'minlik iddiasında bulunan abid, şeytanla aynı düşüncelerde ve fiiliyatta bulunamaz!
Zira; şeytanı kendisine dost edinmez!
Şeytandan uzaklaşmak ve Yaradana kul olmak için her daim zikir ve ibadet halinde olur.
Yüce Allah (C.C) biz kullarını başıboş yaratmamış.
Nitekim; tüm canlıların yaradılış gayesi ve amacı vardır.
İslâm dini ile amel eden kul, Rabbinin bütün emir ve yasaklarına uymakla mükelleftir.
Din olarak uygun gördüğü ilkeleri kitaplarıyla bildirmiş, peygamberleri aracılığıyla da uygulamalı olarak göstermiştir.
Rehberimiz, Peygamber Efendimiz (S.A.V) in vefatından sonra da konunun uzmanları olan alimler bu mirası gelecek nesillere aktararak insanlığın yolunu aydınlatmışlardır.
Ne yazık ki, tarih boyunca en çok istismar edilen değerlerin başında ‘din’ gelmiştir.
İnsanlık tarihi boyunca, kötü niyetli kişi vede gruplar, dinin insanlar üzerindeki derin etkisini kendi menfaatleri doğrultusunda kullanmaktan vazgeçmemişlerdir.
Dünya tarihinin her döneminde, kendine ilahlık yakıştıran sahte tanrılarla, yalancı peygamberlerle ve ikiyüzlü, sahtekâr din istismarcılarıyla doludur.
İnsanın apaçık düşmanı şeytan da onu doğru yoldan saptırmak için benzer yöntemlere başvurur.
İnsanoğluna önden, arkadan, sağdan veya soldan sokulmaya çalışır.
Şeytanın insana sağdan yaklaşması, “iyilik” görüntüsü altında kötülüğü telkin etmesi demektir!
Bu, onun en sinsi ve en tehlikeli taktiklerinden biridir!
Dini istismar eden kişi veya grupların başvurduğu yöntem de genellikle aynı doğrultudadır.
Çıkarları için vatanına ve milletine karşı ihanet içinde bulunan zevatlar, hak ailesindenmiş gibi görünen fakat aslında batılın çocukları olan bu grupları nasıl tanıyabiliriz?
Bu sorunun cevabını bulmak için tarih boyunca ve günümüzde gözlemlenen bazı ortak özelliklere dikkat çekmek gerekir; bu tür yapılar liderlerine “kutsallık” atfederler!
Onların Allah'tan doğrudan emir aldıklarını, rüya ve ilhamlarla yönlendirildiklerini iddia ederler.
Uydurma kerâmetler yayarak insanları kendi peşlerinden sürüklemeye çalışırlar.
Kendilerine intisap edenleri akıldan ve sorgulamadan uzak tutarak, kendi otoritelerini sağlamlaştırmak isterler.
Kendilerine körü körüne itaat edilmesini beklerler.
Şeyh uçmaz, mürid uçurur misali!
Kendi grubu haricindeki diğer Müslümanları dışlarlar.
Kendilerini dinin sahibi görür, kendilerine uymayanları ise din dışı kabul ederler.
Tarih, ders alınmadığında tekerrür edermiş!
Benzer sıkıntı ve acıları yeniden yaşamamak için dikkatli ve uyanık olmamız icap eder.
Dinimizi ehil ve sağlam kaynaklardan öğrenelim.
Mutlak hakimiyet; yalnızca Yüce Allah’a aittir!
Hiçbir faniyi sorgusuz sualsiz gözümüzde büyütüp yüceltmeyelim!
Gerçek İslâm, açıktır, şeffaftır; bu nedenle gizli yapılanmalardan ve kapalı gruplardan uzak duralım ve onlara karşı son derece dikkatli olalım.
Aklımızı ve irademizi kimseye teslim etmeyelim.
Güzel dinimizi çirkin emellerine alet etmek isteyenlere fırsat vermeyelim.
Fahri Kâinat Efendimiz, Önderimiz (S.A.V): “Müslüman, Müslüman’ın kardeşidir; ona ihanet etmez, ona yalan söylemez, onu yüzüstü bırakmaz. Her Müslüman’ın ırzı, malı ve kanı bir diğer Müslüman için dokunulmazdır.”
İnsan olan, ben Müslüman’ım iddiasında bulunan kişi, dini ritüelleri çıkarı için kullanmaz!
Aksine dinine ve din kardeşlerine katkı sunmak, her konuda destek olmak için mücadele eder, gayret gösterir.
Ayrıca; sihirbaz, falcı, tefeci, kalpazan, karaborsacı, medyum ve saadet zinciri kurmaya çalışan güruhlardan uzak duralım!
Yüce Allah’ın rahmeti, bereketi ve mağfireti hakka tabi olanların üzerine olsun İnşallah!
Sevgi ve muhabbetlerimle...