Kış ortası Karadeniz’in bu kadar ısınması bu haliylede bile, bize büyük zarar veriyor! Yarın sıcak çatışma olması durumunda, Türkiye, savaştan, savaşan taraflar kadar zarar görecektir. Muhalefetin Kavala gibi, Sezen Aksu gibi üfürükten meselelerle aşırı ilgilenip, bu konuda tek bir fikir beyan etmemesi inanılır gibi değil.
Rusya tahmin edilen rakamlarla 170.000 askerini Ukrayna sınırına yığmıştır. Bu askeri yığınak Google’a poz verir gibi sürekli yer değiştirmektedir. Ayrıca Belarus’da 30.000 asker konuşlandırmıştır. 146 savaş gemisinin tamamını Akdeniz, Ege Denizi ve Karadeniz’de gezdirmektedir. Ciddi bir denizaltı filosunun yine bölge denizlerinde konuşlanmış olması sır değildir.
Açıkçası; bu krizin nereye kadar gideceğini ve nasıl biteceğini ne Ukrayna devlet başkanı Zelenskiy’nin ne Putin’in ne de Biden’ın bildiğine inanmıyorum.
Sovyetler birliği gerçekte Rus emperyalizminin maskesiydi. Azerbaycan’a, Kazakistan’a oraya buraya döşenen şekli ve niteliği farklı boru hatlarıyla tüm bölgenin kıymetleri Moskova’ya akıtılmış, sömürülen bölgelere bizim afet evleri gibi konutlar yapılıp bunlara istif edilen insanların votkayla beyinleri iğdiş edilip dünyaya proloterya diktatörlüğü masalları anlatılmıştır. Bu masalların renkli hayallerine kapılan yığınların hala ayıkmadığına ne yazık ki, şahit oluyoruz. Hatta türevi alınmış kominizm olan sosyal demokrasi ülkemizde hala yüzde 25 oy alıyor..
Sovyetler birliği yıkılmak zorundaydı. Çünkü emperyalizmin şekli, biçimi, dönüşüm araçları değişmiş, çeşitlenmiş, başkalaşmıştı. Engels’in iki kutuplu dünya doktrininin bir kutbu zayıf kalmıştı. Buna yenildi filan demek hadiseyi doğru teşhis edememektir.
Rusya, Sovyetlerin yıkılmasıyla maskesini düşürdü, asıl olarak ortaya çıktı ama merkezi yönetim gücünü de kaybetti.
Doğu Avrupa ülkeleri tek tek kapitalizm tarafına geçti. Yani Doğu Avrupa ülkeleri batı emperyalizminin sömürü alanı olmayı seçti. Doğu Almanya batısıyla birleşti, Yugoslavya parça parça oldu, Baltık ülkeleri NATO üyesi oldu, Arnavutluk, Romanya ve Bulgaristan da..
Çin tarih boyunca büyük istilalara maruz kalmıştır. Bugünün teknolojisiyle bile onyıllarca sürecek Çin Seddini yapan sabrı düşünün ve Türklerin istilasından kurtulma mücadelesinin şeklini, ve aynı zamanda da Biat etmedikleri için bütün çinlileri öldürmeye karar verdiği gün ölen Moğol imparatoru katil Cengiz’e karşı mücadelelerini, ülkelerinin neredeyse tamamını işgal eden Japonlara karşı direnişini, ve hepsinden ölerek, tecavüz edilerek, sürülerek ama biat etmeyerek, yenilgi yenilgi zafere ulaştıklarını. Çin kendi kominizmini ihraç etmeye çalışmadı. Zaten hiç bir zaman istilacı karakterde olmadılar. İstilacıları kovup topraklarını biraz genişlettiler ya da sabit tuttular. Kominizmin bir fiyasko olduğu anlaşıldıktan sonra dönüşümünü de daha yumuşak ve kontrollü şekilde yaptı. Görüntü böyle. Ancak batıda yuvalanıp, onu içten içe yiyip tüketen emperyalistlerin şimdi Çin’de yuvalandığı ve gelecekte onlara biçtiği rollere hazırladığı dikkatlerden hiç kaçmamalıdır. Çin, “Bir Kuşak Bir Yol” projesiyle uzak doğunun en uzağından batının en batısına tarihteki ipek yolundan çok daha büyük bir ticaret ağı örgülüyor. Bu ticaret ağının ağırlıklı olarak Rusya etki bölgelerinden geçtiği dikkatlerden kaçmamalıdır.
Sibirya’daki anlaşmazlıkları dışında Çin, Rusya’nın doğal müttefikidir ve Ukrayna krizinde Rusya’yı NATO’ya ezdirmeyeceğinin açık sinyalini vermiştir. Gerçekte NATO’nun Rusya karşısında askeri anlamda tehditkar tavır takınmaktan kaçınmasının arkasında Çin’in Rusya müttefikliği görülmelidir.
Soros’un, kendine has metotlarla, gezi olaylarında gördüğümüz formatta, Ermenistan’da batı yanlısı Paşinyan’ı iktidara getirmesi Rus emperyalizminin dönüm noktasıdır bence. Karabağ’da Azerbaycan’a yol verip Ermenistan’ı güdümüne almış, Kazakistan’da sosyal patlama yapıp Kazakistan’a, Belarus’da seçime müdahale edip Belarus’a sahiplenmiş, diğer bölge ülkelerine de göz dağı vermiştir. Böylece batının Doğu Almanya, Baltık ülkeleri, Yugoslavya, Arnavutluk, Romanya, Bulgaristan, Polonya hamlelerine karşılık vermiştir.
Şimdi konu Ukrayna’dır. Haydi bakalım batı emperyalizmine karşı Rusya.. siz hangi tarafı tutuyorsunuz. Bence Ruslar 3 atacak desem pek de komik olmaz. Ama insanların gerçek sebepleri bilmeyip krizi ahmak ahmak seyretmelerini hicveden bir espri olabilir. Gerçekte her iki tarafı da Hacıvat ile Karagözü oynattığı gibi oynatan ellerin A,B,C,D,E,F,G.. planları var. Yazık ki bu tür planları üzerimizde defalarca işletmiş olanların gerçek niyetlerini çoğunlukla geriye doğru bakıp teşhis edebiliyoruz.
Rusya’nın askeri müdahalesi hiç şüphesiz Türkiye’nin dış politikasında depremler yaratacak, birilerine istemediği kadar yakınlaşacak, birilerinden istemediği kadar uzaklaşacak, siyasi ve ekonomik olarak ciddi etkileri olacaktır. Başkan Erdoğan'ın arabuluculuk konusunda ısrarlı gayretleri ve tarafları itidale davet etmeleri bu sebeptendir.
Arabulucular, gereğinde cezalandırıcı, gereğinde ödüllendirici olma vasfındadır genellikle.. Açıkçası krizi bu kadar büyütmüşken Rusya’nın, Türkiye’nin niçin arabuluculuk teklifini kabul edeceğini anlayamıyorum. “Hadi dostum Ukrayna şu konuda taviz ver, hadi dostum Rusya bu talebinden vazgeç” mi diyecektir. Böyle bir arabuluculuğu kabul etmelerinin ancak Rusların yeni ve daha büyük taleplerini dillendirecekleri, dostlar alışverişte görsün misali sonuçsuz, gazetecileri bol bol meşgul edecek beyhude bir zaman kaybı olacağını düşünüyorum.
Türkiye, NATO ve Avrupa Birliği aidiyetiyle bu konuda asla taraf olmamalıdır. İki kutuplu dünya projesinde, 3. yol hareketini başlatan Türkiye, Ukrayna krizinde esas hedef olabilir. Bir sırp teröristin Avusturya-Macaristan veliaht prensini öldürdüğünde Türkiye’da kimse bu olayın Osmanlı İmparatorluğunun sonunu getireceğini düşünmedi. Kimse İngiliz donanmasından kaçan iki Alman gemisi boğazdan geçtiğinde kendi mülkümüz olan boğazların bizi savaşa çekmek için kullanılacağını hesap etmedi..
İşin teknik tarafı, Rusya ve Batı emperyalizminin sömürge alanı açma savaşı gibi görünüyor. Ama perdenin önünde kalabalıklara gösterilenler, insanlar boş durmasın boşa çalışsın hesabı basını, insanları, siyasileri oyalayan, eyleyen, perde gerisinde gerçekte olanları saklayan şeylerdir.
Ukrayna ile tarihi bağlarımız Karadeniz’de yüzyıllarca ticaret gemilerimizi ve kıyı şehirlerimizi yağmalayan Ukrayna kazaklarından ibarettir. Küçük, seri, kürekli yelkenlileriyle donanmamızdan çok kolay kaçabilen Ukrayna kazakları, 1648 yılında İstanbul’da Yeniköy’e bile gelip yağma yapıp kaçmıştır.
Umarız, Başkan Erdoğan'ın arabuluculuk gayretleri karşılık bulur.. umarız, Ukrayna’nın batıya güvenen tavrı onların başına büyük belalar açmaz.. umarız, Amerika’nın bölgeye 3-5 bin asker kaydırması, Ukrayna’ya 3-5 gemi silah göndermesi, Almanya’nın 5.000 miğfer göndermesi, yastık göndereceğinin de müjdesini vermesi(!) ve batının ekonomik yaptırım tehditleri karşılık bulur.. Ukrayna meselesi masada sulh ile sıcak çatışma olmadan çözülür.
Açıkçası haddimiz olmasa da Rusya’nın savaş başlatmak için kışın bitmesini beklediğini, Türkiye’nin arabuluculuk taleplerini ipe un sererek karşılayacağını, Ukrayna’da kendine bağlı kukla yönetim kurana kadar kriz halini devam ettireceğini, batıya çok güvenen Ukrayna’ya sert, kısa süreli ve büyük çapta bir askeri oprasyon yapacağını tahmin ediyoruz.
Türkiye ittifaklarını güçlendirerek sabretmeye devam etmeli, yedi düvelle aynı anda savaşacak güce sahip olana kadar asla oldu bittilere gelmemeye, aidiyetlerin lüzumsuz gerektirmelerine, arkası hiç görünmeyen risklere girmeme hususlarında aşırı hassasiyet göstermelidir.
Bütün büyük savaşların ve dünya savaşlarının öncesinde devletlerin bugünkü gibi aşırı silahlanma gayretleri görülmüştür.
Belki dünya savaşları, çözülemeyen ve biriken problemlerin doğal ve belki olması gereken sonucudur.. veya emperyalistlerin pozisyon değiştirme niyetlerinin..
Bugün devletlerin silahlanma yarışına girmesine bakılırsa böyle bir savaş mutlaka gelecektir. Bizim için asla bitmemiş 1. Dünya Savaşı’nın, kaldığı yerden devam edeceği gün, Türkiye, başkalarının senaryosunu yazdığı tiyatro oyununda, kendisine verilen rolü oynayan aktör olmamalıdır. Senaryo yerli ve milli olmalıdır.. küllerinden yeniden doğan bu milletin her ferdi 1. Dünya Savaşı katakullisinin intikamını almayı, genlerine işlemiş bir hasretle bekler..
Enerjide dışa bağımlılığımız bitene kadar, ihracat-ithalat dengesini kurana kadar, uzun menzilli hava savunma sistemini üretene kadar, yerli ve milli uçağımızı hatta insansız uçaklarımızı yapana kadar sabır.. yani az daha.. yani 3-5 yıl, az sabır!
Sevgi ve Saygılarımla
Araştırmacı Gazeteci Yazar
Vehbi Korkutata
