Oruç; bireyi ve toplumu maddi ve manevi açıdan koruyan, muhafaza eden en büyük savunma kalkanlarından biridir.
Oruç mü'minlere manevi bir elbise giydirir ve her türlü desise ve şerden korur.
Zira oruç; arkadaşlık, kardeşlik, akrabalık, komşuluk bağlarını güçlendirir ve geleceye dair barış, huzur ve güven duygularını aşılar.
Oruç; fakirin, düşkünün, miskinin halinden anlamayı ve tefekkür etmeyi hatırlatır.
Nitekim oruç; birlikte namaz kılma, zikir yapma, infak etme ve yardımlaşma gibi güzel hasletleri alışkanlık haline getirip kalıcı olmasına vesile olur.
Ayet'iKerime'de " Ey iman edenler!
Korunasınız diye oruç sizden öncekilere
farz kılıindığı gibi, sizlerede farz kılındı." Bakara 183
Zekât ise; İslâm'ın beş temel şartlarından biridir. Hicretin ikinci yılında Medine'de farz kılınmıştır.
Zekât mal varlığı olan müslümanların nisaba kavuşmuş mallarından miskinlere ve fakirlere verilecek belirli bir paydır.
Zekât bir çok Âyet ve hadiste namaz ile birlikte zikredilmektedir.
Bu da zekâtın dinimizdeki yerini ve namaz ile zekât arasındaki kuvvetli bağın göstergesidir.
Fitre ise; Ramazan bayramına kavuşan ve temel ihtiyaçlarının dışında belli bir miktar mala sahip olan müslümanların, kendisi ve bakmakla yükümlü oldukları kişiler için yerine getirmekle mükellef oldukları mali bir ibadettir.
Namaz, oruç gibi bedeni ibadetler, Allah'ın ihsan ettiği hayat ve sıhhat gibi nimetlerin şükrüdür.
Zekât ve sadaka'i fıtır gibi mali ibadetler ise mal nimetinin şükrüdür. Zekât vermek muttaki ve muhsin mü'minlerin vasıflarındandır.
Ayet'i Kerime'de kurtuluşa erecek mü'min'lerin özellikleri sayılırken, onlar zekât verecek hale gelmek için çalışan ve gayret eden kimselerdir buyurulmaktadır."
Yine diğer bir ayet'i Celile'de Yüce Allah "Namazı dosdoğru kılan, zekât'ı veren ve ahirete kesin olarak inanan mü'minler için bir hidayet rehberi ve bir müjdedir."
Zekât geçici olan malı kalıcı yapmanın en güzel yoludur. Kişinin dünya'da elde ettiği malların tamamı ya harcanıp yok olacak, yada mirasçılarına kalacaktır. Yalnız Allah yolunda harcadıkları zayi olmayacak, bu dünya da kalmayıp ebedi olacaktır.
Sadaka'i fıtır ise; insan fıtratındaki yardımlaşma ve dayanışmanın bir gereği olarak insan varlığının zekâtı kabul edilmiştir. Diğer taraftanda fitre, yoksulların ihtiyaçlarının giderilmesini ve bayram neşesine onların da ortak olmalarını sağlar.
Hadis'i şerif'te de işaret edildiği gibi ibadetler, gereğine inanılarak ve ihlasla yapılınca en zor anında sahibinin imdadına kavuşup ona bir çok hayır kapısını açar.
Bilmeniz gereken gerçek şudur ki, istem dışı yapılan ibadetin Allah katında hiç bir değeri yoktur.
Rehberimiz, Peygamber efendimiz (S.A.V.) İnsanoğlu "malım, malım" der durur. Halbuki senin malın, sadece yiyip tükettiğin veya giyip eskittiğin yada sadaka olarak verip kalıcı yaptığıdır buyurmuşlardır.
Mal ve mülkün tek sahibi Cenab'ı Allah'tır. Bizler O'nun emanet olarak lütfettiği malın ve mülkün geçici emanetçileriyiz.
Şeytanın zekât verdiğimiz taktirde; fakir düşeceğimiz vesvesesine kapılmadan zekât ve fitrelerimizi tam ve zamanında verelim.
Yüce Rabbim'izin rızasını gözeterek ve yoksul kimselerin onurunu incitmeden yapacağımız yardımların ve sevaplarımızı çoğaltmasının yanında malımıza bereket ve yuvalarımıza huzur getireceğini unutmamamız gerekir.
Yüce Allah'ın rahmeti, bereketi ve mağfireti hakka tabi olanların üzerine olsun İnşallah!
Sevgi ve muhabbetlerimle...
Mehmet Korkutata