Alman Deniz Kuvvetleri Komutanı Koramiral Kay-Achim Schönbach, Rusya ve Ukrayna arasındaki gerginliğe dair verdiği bir demeç nedeniyle, bir süre önce istifa etmek zorunda kaldı.
Alman amiral, Rusya’nın Ukrayna’yı işgal etme endişesinin saçmalık olduğunu, Putin’in saygıyı hak ettiğini ve Kırım Yarımadasının yitip gittiğini ve asla geri gelmeyeceğini beyan etti.
Ancak basına yansıyan beyanın ayrıntılarını biraz incelediğinizde, amiralin bir konuyu daha gündeme getirdiği görülüyor.
O da Çin’e karşı Rusya'ya ihtiyaçları olduğunu ve bir demokrasi olmamasına rağmen Rusya’nın ikili bir ortak olarak yanlarında olması gerektiğini ve Rusya’nın Çin'i kendilerinden uzak tutabileceğini ifade ediyor.
Amiral, belli ki şahsi fikirlerini söyleyip, kendi devletinin siyasilerinin hareket alanını kısıtlamış ve bu yüzden istifa etmiştir. Ancak burada dikkat edilmesi gerekli üç nokta olduğunu düşünüyorum. Birincisi, bana pek de reel görünmemekle beraber, Avrupa’da ya da NATO’da Rusya’nın Çin’e karşı kullanılabileceği üzerine fikir jimnastiklerinin yapıldığıdır. İkincisi açıklamanın yapıldığı yerin Hindistan olmasıdır. Hindistan’ın nüfus, siyasi, askeri ve coğrafi olarak Çin’e karşı kullanılabilecek bir nükleer güç olduğunu hatırlamak gerekir. Belki de Rusya-Ukrayna meselesi üzerinden dünyaya NATO-Hindistan yakınlaşmasının mesajları verilmek istenmiş olabilir. Üçüncüsü de batının Rusya’nın hassasiyetlerine saygı gösterdiği ve siyasi-askeri gücünü takdir ettiğidir.
Ukrayna meselesi NATO’nun kuzeyden Rusya’yı kuşatma hareketi olarak görünebilir. Ancak bu tür krizlerde perdenin önünde görünen ile perdenin arkasında cereyan edenlerin, hem esasta hem usûlde birbirinin tam aksi istikamette olduğu yakın tarihte hemen her kriz sonrası ortaya çıkan bilgilerden görülmüştür.
Türkiye Kırım ile olan tarihi bağları sebebiyle Sovyetler Birliği’nin parçalanmasından itibaren Rusya-Ukrayna ilişkilerine her yıl artan şiddetle alakadar olmuştur. Kırım meselesinde ikisi de haksız olan ama hak iddia eden iki devlet karşısında, Rusya’nın Kırım’ı ilhakından sonra Ukrayna’dan yana görünmüştür. Hatta iha, siha, uçak motorları ve diğer savunma sanayi konularındaki işbirliği de Ukrayna’nın Türkiye’yi arkasında görmesinin sebebi olmuştur.
Türkiye’nin son yıllardaki savunma sanayi atılımlarında Ukrayna ile yapılan işbirliklerinin katkısının, batının gözünden kaçacak olması, onlar tarafından ihmal edilebilir ilişki biçimi olması muhaldir.
Rusya ve Ukrayna’nın iki slav ırkı olması, iki ortodoks mezhebi mensubu olması, Sovyetler’den ayrılan cumhuriyetler içinde halkları birbirine en yakın iki devlet olması gerçekte Ukrayna’nın hiçbir zaman NATO ülkesi olamayacağının kanıtıdır. Rusya ile ilişkileri bu derece içiçe geçtiği vasat, Ukrayna’nın NATO’ya olası üyeliğinde asla güvenilir bir müttefik kabul edilemeyeceğini kolay tahmin edilebilir kılar. Yani Rusya’nın etkilerinden kurtulup batılılaşma niyetleri bizim memleketteki batılılaşma sevdalılarının hayallerinden nitelik olarak farklı değildir.
Türkiye 100 yıldır NATO’yu Karadeniz’e sokmamak üzerine büyük bir hassasiyet göstermiştir ki bunun sebebi 1. Dünya Savaşı’nda karşı karşıya geldiğimiz oldubitti ya da amiyane tabirle getirildiğimiz katakullidir. Ancak Amerika bu gayretimizi Romanya ve özellikle Yunanistan’ı kullanarak aşmış ve Karadeniz’i istediğinde ulaşabileceği bir deniz haline getirmiştir.
Almanya’nın 1. Dünya Savaşı’ndan bu yana bizim örtülü müttefiğimiz olduğunu söyleyebiliriz. Bu durum, Türkiye-Yunanistan ilişkilerinde, Doğu Akdeniz gerginliklerinde, Avrupa Birliği’nin muhtelif kararlarında, daha eskiye gidersek Kıbrıs Savaşı’ndan bir yıl önce uçaklarımızın motor bakımları ve gerekli modifiyelerini yapmayan Amerika’ya rağmen bu konuda gizlice bize yardım etmesinden, Türk işçilerini ağırlıklı olarak ülkesine kabul etmesinden teşhis edilebilir.
Almanya, Kuzey Akım 2 doğalgaz boru hattı sebebiyle dış siyasetinde Rusya’yı gözetmek zorunluluğundadır. Türkiye’nin, gerek boru hatları gerekse diğer siyasi ve ticari konularda Almanya’dan çok daha girift ilişki içinde olduğunu da bilmek gerekir.
Teknik veriler henüz bir dünya savaşı öncesini göstermiyor. Dünya kamuoyu da buna hazırlanmadı. 2 tane dünya savaşının ciddi mağduriyetlerini yaşamış yaşlı Avrupa kıtasının muhtemel bir dünya savaşının başlangıç yeri olacağını, Avrupalıların çok ciddi sebepler olmadan böyle bir savaşın tarafı olacağına inanmıyorum.
Yukarıda yazılanlar çerçevesinde Ukarayna’nın, ne Almanya’nın, ne Avrupa Birliği’nin, ne Amerika’nın, ne de NATO’nun umurunda olmadığı umarım anlaşılmıştır. Gerçekte hedef, ama Kırım meselesi kullanılarak ama boğazlar provoke edilerek Türkiye’yi Rusya’nın Ukrayna ile yapacağı bir savaşta aktif olarak taraf yapmaktır.
Zaten, Ukrayna’ın batıdan doğrudan destek gelmeyeceğini gördüğünü, gönderilen silahlarla Rusya ile savaşamayacağını bildiğini ve olası bir savaşta çok fazla direnç göstermeyeceğini tahmin etmek güç olmaz.
Rusya çok iyi bir kriz yönetimi idare etmiştir. Çok uzun olmayacağı belli olan bir zamanda Ukrayna’ya gireceği, özerk cumhuriyetleri Kırım gibi işgal edeceği, Türkiye ile yapılan anlaşmaları buruşturup çöpe atacağı ve Ukrayna’da Belarus’taki gibi uydu bir yönetimi iktidara getireceği muhakkaktır. Böylece Türk Devletleri Teşlilatı’nın gücünü kırmak için Kazakistan’da diğer devletlere korku salacak olaylar çıkardığı gibi, Ukrayna’yı işgal ederek batılılaşma hevesindeki diğer devletlere gözdağı verecektir.
Gerçekte bu kriz Rusya’nın süper devlet olma-olmama meselesidir. Ukrayna’yı kaybedip NATO tehdidinin sınırlarına gelmesine ses çıkarmadığında kıytırık bir Avrupa devleti haline geleceği görülmelidir. Rusya, NATO’ya rest çekmiş, bölgenin en önemli gücü olduğunu, dünyanın süper gücü olduğunu NATO’ya ve Batı’ya teyit ettirmiştir.
Türkiye elden geldiğince kendi meselesi olmayan bu krizden uzak durmalıdır. Aksi durumda, bunun sonuçlarının hem Türk hem islam alemi hem de umudunu kendisine bağlamış diğer mazlum milletler açısından 1. Dünya Savaşının sonuçlarından çok daha ağır olabileceği hatırda hassasiyetle tutulmalıdır.
Böyle önemli bir meselede muhalefet partilerinin herhangi bir fikir beyan etmemeleri, iktidarı kontrol ve/veya onlara yardım etmemeleri demokrasimiz açısından ciddi bir tehlikedir. Yapılacak bir hatanın bedelinin nesiller boyu ödeyecek olduğumuzun idrakinde olmayan bir muhalefetin devletin sigortası olamayacağı açıktır.
Sevgi ve Saygılarımla
Araştırmacı Gazeteci Yazar
Vehbi Korkutata
