Kıymetli okurlarım; çocukken beyaz bir atımız vardı, alnı ve ayak paçaları kırmızıydı, kırmızı, beyaz renk uyumuyla muhteşem bir görsel tabloyu andırıyordu.
Görüntüsü çok zarif vede ihtişamlıydı.
Aynı zamanda çok duygusal ve uysal idi.
Hafta içi okul çıkışı, zamanımın büyük bir kısmını ona ayırır, bütün bakım ve beslenme ihtiyacını şahsım karşılardı, aramızda tarifi imkânsız duygusal bir bağ kurulmuştu.
Zaman, zaman elimle şeker, bisküvi ve gofret yedirirdim.
O da büyük bir minnet ve memnuniyetle elimden yerdi.
Hatta duygusal zamanlarımda benimle birlikte göz yaşı akıttığına şahit oldum!
Nitekim; her türlü ihtiyacını giderdikten sonra, bazen eğerli ve bazende eğersiz yüksek rakımlı yayla gezintisine çıkıp, kuş sesi eşliğinde günün
yorgunluğunu ve stresini atardım.
Bazen de, genç ovasında ve murat nehri havzasında koşturur, akabinde murat nehrinde birlikte yüzdükten sonra akşam serinliğinde eve dönerdik.
Aslında, asıl vurgulamak istediğim konu kazık!
Sürekli atı bağladığım bir kazık vardı, kazık deforme olduğu için yeni bir kazık yapmam icap etti.
Odunlardan pek anlamadığım için, gözüme ilişen kuru dalı kestim, ucunu sivrilttim, kazık şeklini alan aparatı toprak zemine çakmak suretiyle atı bağladım.
Zira; çaktığım kazığın başı biraz dağılmıştı, gel zaman git zaman, günün birinde sabah atın ihtiyacını gidermek için yanına vardım, birde ne göreyim!
Çaktığım kazık yeşermiş!
Meğersem çaktığım kazık kavak ağacındanmış, zemin tezekli ve sürekli sulandığı için yeşermiş.
Gayettabi kazık yeşerince büyük bir itinayla, titizlikle yeşeren kazığın etrafını eşeledim, bakım yaptım, dolayısıyla yeşeren kazığa atı bağlamadım.
Zamanla yeşeren kazık, büyüdü kavak ağacı oldu.
Kıssadan hisse; şayet yeşeren kazık olmak istiyorsak, insan olmanın gereğini yapmamız icap eder.
Nasılki yeşeren kazığın özenle bakımını yaptığım için, kazık olma vasfını yitirip, büyüyüp yeşerip ağaç oldu.
İnsanoğlu da yeşeren kazık misali ilmiyle, bilimiyle, üretkenliği ile, güvenirliği ve ahlakıyla değer görür ve insanca muameleye tabi olur.
Yüce Allah (C.C) insanı yaratılmış canlıların en üstünü ve şereflisi kılmıştır.
İnsan; bütün kâinatın ve canlıların efendisidir.
Yaradılış amacını idrak eden insanı, hem kul ve hemde Cenab'ı Allah (C.C) sever.
Nihayetinde ben insanım iddiasında bulunan kişi, insanca yaşamalı, doğaya ve canlılara karşı duyarlı olmalı, yaşadığı toprakları ve üzerinde var olan bütün varlıkları sevmeli ve korumalı.
İlmiyle, bilimiyle, sanatıyla, yeteneği ve üretim kapasitesiyle vatanına ve milletine hizmetkâr olmalı!
Arzu eden hayvanların bağlandığı kazık misali hayatını idame etmeye devam etsin!
Ancak; yeşerme eğiliminde olan kazık önemsenir, benimsenir, değer ve ilgi görür, kıymet arzeder. Vesselam!
Sevgi ve muhabbetlerimle...